enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
35,1458
EURO
36,6886
ALTIN
2.971,24
BIST
9.949,52
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Çok Bulutlu
6°C
Ankara
6°C
Çok Bulutlu
Cuma Çok Bulutlu
7°C
Cumartesi Çok Bulutlu
6°C
Pazar Çok Bulutlu
7°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
6°C

Türkiye, Alternatifsiz Değil, AB İse Türkiye’nin Olmazsa Olmazı Değil

Türkiye, Alternatifsiz Değil, AB İse Türkiye’nin Olmazsa Olmazı Değil

ABD’nin Rusya ve Türkiye’nin de bulunduğu ülkeleri hedef alan saldırgan politikası karşısında Avrupalı liderlerden Türkiye’yle ittifak arayışı içeren açıklamalar geliyor. AB-Türkiye ilişkilerinin bugünü ve yakın geleceğini eski AB ve Devlet Bakanı Egemen Bağış, değerlendirdi.

ABD’nin son dönemde Rusya ve Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu çeşitli ülkelerin ekonomilerini hedef alan saldırgan politikasına, Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın ardından Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’dan da önemli bir çıkış geldi. Avrupa Birliği’nin (AB) özellikle güvenlik konularında son dönemde önemli gelişmeler kaydettiğine işaret eden ve “Avrupa artık, güvenlik alanında sadece ABD’ye bağımlı olmamalıdır” diyen Macron, Rusya ve Türkiye’ye işaret ederek “yeni ittifak arayışı” içerisinde olduklarını ifade etti. Macron “Rusya dahil tüm Avrupalı ortaklarımızla güvenliğimiz konusunda kapsamlı bir gözden geçirme başlatmayı istiyorum. Yeni inisiyatifler almalı, yeni ittifaklar kurmalıyız. Rusya ve Türkiye ile ilişkileri düşünmeden Avrupa’yı uzun vadeli olarak inşa edemeyiz. AB üyeliğinden ziyade stratejik ortaklık inşa etmek lazım. Bu iki güç kollektif güvenliğimiz için önemli olduğundan Rusya ve Türkiye ile stratejik ortaklık lazım, onların Avrupa ile bağlı olması lazım” ifadelerini kullandı.

Macron’un bu çıkışı, Avrupa ve Türkiye’nin üst düzey yetkilileri arasındaki diplomasi trafiği yoğun bir şekilde sürerken geldi. Pazartesi günü Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Fransa’da mevkidaşı Bruno La Maire ile bir araya gelmişti. İki bakanın yaptığı görüşmede, “Dolar güvenilir değil, Euro ile ticaret kazanıyor” başlığı öne çıkmıştı. Salı günüyse Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşik Krallık Başbakanı Theresa May ile telefonda görüştü. Görüşmede, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile İngiliz mevkidaşlarının en kısa sürede bir araya gelmeleri kararlaştırıldı.
Peki, Avrupa’nın Türkiye’ye attığı bu adımları nasıl değerlendirmek gerekir? ABD’nin saldırgan politikası ele alındığında Avrupa’yı bu tablonun neresinde görmek gerekir?

Avrupa’nın Türkiye’ye duyduğu ihtiyacın her dönem farkında olduğunun ancak bunu belli etmediğinin altını çizen Bağış “Avrupa, Türkiye’nin öneminin hep farkındaydı ama bunu belli etmemeye çalışıyordu. Zira Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu enerji kaynakları, Türkiye’nin ya kuzeyinde ya da güneyinde ya da doğusundadır. Yani batımızda yer alan Avrupa’nın bizim katkımız olmadan o kaynaklara ulaşabilmesi mümkün değil. Özellikle Irak ve Suriye’den ülkemize sığınan göçmenlerin nihai hedefi Avrupa’ya gitmek olduğu için Avrupa, Türkiye’yi hep bir tampon bölge olarak gördü ve kendi ekonomisini bu sığınmacılardan korumak için Türkiye’nin işbirliğine ihtiyacı olduğunun hep farkındaydı. Avrupa buna rağmen bizim istediğimiz vizesiz seyahati olabildiğince geciktirmek için elinden geleni yaptı. Hiç unutmam, şu an Fransa’nın hâlihazırdaki Maliye Bakanı Bruno Le Maire’yle daha evvel AB bakanıyken yaptığımız bir görüşmede ‘Avrupa bizim bebeğimiz. Fransa, AB’nin altı kurucusundan bir tanesi. Siz (Türkiye) birliğin üyesi olduğunuz gün, nüfusunuz bizden kalabalık olduğunuz için Avrupa Parlamentosu’nda bizden fazla sayıda; Avrupa Komisyonu’nda da bizden fazla yetkiye sahip olacaksınız. Sizce bunu sindirebilmemiz kolay mı?’ demişti. Ben de ‘O zaman, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki gibi bir kurucular kurulu veya veto hakkı mı istiyorsunuz?’ diye sorduğumda bana ‘Böyle bir şey mümkün olmadığı için sizin üyeliğinizi mümkün olduğu kadar geciktireceğiz’ demişti. Ben de kendisine dürüst olduğu için teşekkür etmiştim” ifadelerini kullandı.

ABD ile olan gerilim, Türkiye’yi AB ile işbirliği yapmaya zorluyor
Avrupalı liderlerlerin zaman zaman Türkiye’nin AB üyeliğine alternatif olarak sunduğu “ayrıcalıklı ortaklık” modelinin muğlak olduğuna işaret eden Bağış “Türkiye’nin AB sürecine baktığımızda, Sayın Macron’un Türkiye’ye önerdiği ayrıcalıklı ortaklık daha önce Sayın Merkel tarafından da önerilmişti. Ama biz daha bu öneri ilk kez yapıldığında bunun bizim zekâmıza hakaret niteliğinde olduğunu söylemiştik. Çünkü bize Avrupa Birliği müktesebatında olmayan bir şeyi öneriyor. Bir de tabii, ‘ayrıcalıklı ortaklık’ kavramıyla neyi kastediyorlar? Bu kavram neyi kapsayacak? Bunların detayları ortaya çıksa, Türkiye bunu kabul edip etmeyeceğine dair bir karar beyan edecektir. Ama bu aşamada, bunu tartışmak bile abesle iştigaldir. Eğer bize Gümrük Birliği’ndeki kazanımlarımızın iyileşeceği, vatandaşlarımızın serbest dolaşım hakkını garanti ediyorlarsa, öğrencilerimizin Erasmus gibi programlardan faydalanmasının devamı için de garanti veriyorlarsa; o zaman oturup bir takım şeyleri tartışabiliriz. Onu dışında bizim zaten Avrupa Parlamentosu’nda olup olmama gibi bir derdimiz yok. Ama bunların hepsi, diyalog ve diplomasiyle neticelendirilmesi gereken konulardır” diye konuştu.

Avrupalı birtakım siyasetçilerin Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın söylemlerinden duydukları hoşnutsuzluk sebebiyle Türkiye’ye yönelik saldırgan tutum içerisinde olduğunu söyleyen Bağış şunları aktardı: “Maalesef, Avrupa’da Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu liderliği çekemeyen, onun şahsı üzerinden Türkiye’ye saldıran bir takım kesimler olduğu gerçek. Bunu geçmişte farklı liderler denediler ama hiçbiri başarılı olamadı. Anlayamadıkları şu: Tayyip Erdoğan, sadece kendi başına bir kişi değil, o arkasında 81 milyonun durduğu ve 15 Temmuz darbe girişiminde demokrasiye bağlılığını bir kez daha ve milletiyle beraber ispat etmiş, halkı tarafından gerçekten sevilen bir lider. Tayyip Erdoğan’ın söylemlerinden Avrupa’nın hoşnut olmadığını görebilirsiniz. Ama eylemlerine baktığınızda da Türkiye’yi Avrupa Birliği standartlarına en çok yaklaştıran siyasetçi de o olmuştur. Türkiye’de bireysel özgürlüklerin ve azınlık haklarının artması, hep onun döneminde gerçekleştirilen reformların sonucudur. O yüzden Tayyip Erdoğan’ı kendilerinin Türkiye’ye biçtikleri imajı engelleyen bir barikat olarak görüyor olabilirler. Ama şu da bir gerçektir ki; Türkiye istikrarlı ve tecrübeli lideriyle geleceğe emin adımlarla ilerliyor.”

Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin Türkiye için “olmazsa olmaz olmadığını söyleyen Bağış “Türkiye, alternatifsiz değildir. Avrupa Birliği, Türkiye’nin olmazsa olmazı değildir. Türkiye’nin farklı birçok alternatifi vardır. Bugün Avrupa Birliği’nin önemli ülkelerinden biri olan İngiltere’nin Brexit kararıyla birlikten çıkmaya çalıştığı bir dönemde; kimse Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmek için çok büyük özverilerde bulunacağını zannetmemelidir. Tam tersi, onların da bizim de kazan-kazan platformunda bir araya gelebileceğimiz, ortak çıkarlarımıza hizmet eden formüllerin bulunması ve gerçekleştirilmesi gerekmektedir” dedi ve şöyle devam etti: “Bugün ABD’deki Trump yönetimi yalnızca Türkiye aleyhtarlığı yapmamaktadır; Fransa’nın, Almanya’nın, yanı başındaki Kanada ve Meksika’nın dahi çıkarlarına zarar verecek eylemler içerisine girmektedir. Rusya’nın, Çin’in, Hindistan’ın, Ortadoğu genelinin Amerika’yla ilgili tedirginlikleri olduğu da bir gerçektir. O yüzden Avrupalı müttefiklerimizin Türkiye’yle işbirliği yaparsak olası tehditlere karşı güç birliğine gitmesi son derece makul ve mantıklıdır. Türkiye, defalarca söylediğimiz üzere, Avrupa’nın karşılaştığı sorunların panzehirdir. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne olan ihtiyacı ile Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye olan ihtiyacını karşılaştırdığınız zaman iki tarafın da birbirine çok büyük bir fayda potansiyeli olduğunu görürsünüz. O yüzden, herkesin aklını başına toplayıp geleceğe mantıklı ve makul formüllerle adım atmasını sağlamamız gerektiğini düşünüyorum.”

ETİKETLER: