BULTÜRK (Bulgaristan’daki Türkler) Derneği Başkanı Rafet Ulutürk, Külliye Haber’e konuştu.
Ulutürk, Bulgaristan’da her yıl 3 Mart’ın Osmanlı zulmünden kurtuluş sebebiyle milli bayram olarak kutlandığını belirterek bu bayrama katılan Türk derneklere ateş püskürdü.
Ulutürk, ”93 Harbi” olarak bildiğimiz, 1877-78 Rusya – Osmanlı Savaşı, Bulgaristan’da “Plevne Savaşı” adıyla anılır, bir saldırı savaşıdır. 18. ve 19. Yüzyıllarda Rusya’nın Osmanlıyı yok etmek, Boğazları ele geçirmek, sıcak denizlere çıkmak ve 3. Roma İmparatorluğu çanlarını İstanbul’da çalmak için açtığı 15. Savaştır. 3 Mart tarihi de, bu çılgın savaşa son veren, Rusya İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu arasında San Stefan’da – bugünkü Yeşil Köy ’de Ateş kes ve geçici barış tutanağının imzaladığı TARİHTİR. Bu ikili protokolün ömrü 3 aydır. 1878’in Temmuz ayında Büyük Güçler Berlin Kongresini toplamıştır ve Berlin Kongresinde alınan ilk karar, San Stefano Geçici protokolünü geçersiz ilan etmesi olmuştur. Büyük devletler yuvarlak masaya oturduklarında 3 Mart Protokolünü arşive vermişlerdir. Ayrıca şu da var. San Stefano ateşkes görüşmelerinde ve protokolün imzalanmasında bir Bulgar, bir Bulgar temsilci hazır bulunmamış, hiçbir evrakta Bulgar imzası yoktur. Rusya Mütefikleri Romanya, Sırbistan ve Kara Dağ imzası vardır, fakat Bulgar imzası yoktur. Protokol’ün 6. Maddesinden 11. maddesine kadar, “Bulgar toprağının Osmanlı devletine vergi ödeyeceği” kaydı bulunur. Bağımsız bir “Bulgar devletinden” tek söz yoktur…
Atalarımızın Osmanlı Ordusu Saflarında savaştığı 93 Harbinde, Bulgar kiliselerinde “II.Aleksandır Ayini” dinlemeye, kutlamalara, atalarımızı öldürenlerin anıtlarına çiçek – çelenk taşımaya zorlanması akıl alır şeyler değildir. 3 Mart’ta okullarda bize “Plevne” ve “Şipka Gönüllüleri” şiirleri okuttular. Atalarımızı öldürenleri “kahraman” olarak sevip saymamızı kabul ettirmeye çalıştılar. 1878’de Rusya Bulgaristan’ı “kurtarmamış” Rusya Bulgaristan’ı işgal etmiştir. Bugün Bulgaristan kamuoyu bile bu konuda ikiye bölünmüş ve sert bir çatışma içindedir. Soydaşlarımız ve Bulgaristan Müslümanları bu cephede gerçekçi bir pozisyon almıştır” dedi.
Sözlerini sürdüren Ulutürk, bayram denilen bu güne katılan Türk derneklerine ateş püskürerek, ”3 Mart’ın Anılması ilk önce Ortodoks Kilise ayinlerinde, Rus Çarı II. Alaksandır’ın adının kutsanmasıyla başlamıştır. Bulgaristan Türk köylerinde kilise olmadığından bu kutlamalar ve bir tatil günü olmadığından 3 Mart Müslümanlar arasında önce hissedilmemiştir. Zaten bu savaşta 17 bin Bulgaristan Türkü şehit düşmüş, 1878’de Bulgaristan Prenslik nüfusunun % 52’si olan Müslüman Türkler göçe zorlandıkça Anadolu’ya akmaya başlamış ve kısa bir sürede yarı yarıya azalmıştır.
“93 Harbinden” sonraki yıllarda Ruslar, Sofya’da 2, Plevne ve Kazanlığın Şipka köyünde olmak üzere, kubbesi altın kaplı Rus kiliseleri dikmişlerdir. Sözü edilen “Şipka anıtı” 1934 yılında – yani monarşi döneminde, Çar III. Boris devrinde – taştan yapılmış ve 31 metre yüksek ve görkemlidir. Şipka Geçidi bölgesinde toplam 26 anıt, heykel ve Rus savaş konumlarının yapısı vardır. Günümüzde bu tarihi anıtlar, “Şipka-Buzluca” Milli Park-Müzesi’ne dâhil edilmiştir. 3 Mart sabahı bayrak sallayarak törenlere katılıyorlar. Bu geçidin bulunduğu yer ilginçtir: Koca Balkan dediğimiz, Tuna Düzlüğünden Güneye – Trakya’ya geçit vermeyen bir sıra dağıdır. Osmanlı’da Şipka bir “Bekleme” imiş. Bu tepe aynı zamanda Tuna’dan Rusçuk’tan, Plevne’den İstanbul’a götüren en kısa ve düzgün yolun doruğudur. 3 Mart milli kutlamaların yapıldığı “Şipka Anıtı” burada bulunur. Ben bugüne kadar bu kutlamalara katılan Bulgaristan Türkü tanımadım. Fakat günümüzde TV olayları herkesin evine taşıyor. O zaman, Plevne’yi savunan Osman Paşa Ordusuna yardıma giden Süleyman Paşa, Rus General Skobelev güçleriyle 1877’i yazında 1300 metre yüksekte – burada yüzleşmişlerdir.
Tepeye çıkmazdan önce Süleyman Paşa düşmanı Eski Zara (Stara Zagora) şehrinde ve Koca Balkan eteklerinde 2 defa yenmiş, iki defa da geri püskürtmüştür. Tepeye mevzilenmiş, orada savaşmış, fakat Plevne cephesinin söküldüğü, Osman Paşanın yaralı esir düştüğü, düşmanın Sofya’ya yöneldiği haberlerini aldıktan sonra, ansızın Trakya’da Meriç nehri boyuna inmiş ve Filibe’yi (Plovdiv) savunmak için mevzilenmiştir. Bir Rus General Skobelev’in komutasında bulunan ve Şipka Geçidine 9 binlik güç, bugünkü Moldova’da bulunan Besarabya Bulgarlarından toplanmıştır. Bunlar Bulgar edebiyatında bilinçli olarak destanlaştırılmış bir güçtür. Örneğin Bulgar şiirinin atası İvan Vazov’un “Şipka Gönüllüleri” şiiri onlara adanmıştır. Okulda bunu ezberleyemeyen sınıfı geçemezdi.
Fakat bize bu “gönüllü” gücün dışardan toplandığı asla anlatılmazdı. 140 yıl bir şeyi yanlış anlatınca, bakmışsın, herkes Rus-Osmanlı Savaşında yerli Bulgarların Rus ordusuna gönüllü verdiği, yardım ettiği yalanı gerçek oluvermiş…
Sözü edilen “Bulgar Gönüllülerin” Bulgaristan’da kökleri ve yakınları yoktur. Bu soylar Besarabya’ya 17.Yüzyılda yerleşmişlerdir. Bakın bir yalan da, Rus ordusunun “kurtarıcı” olduğu iddiasıdır. “93 Harbinde” Ruslar saldırgandır. Hedeflerinde sıcak denizlere çıkmak vardır. Bulgaristan savaş planlarında yer almamıştır.
Aslında Bulgar milli hareketinin ideoloğu Georgi Sava Rakovski, komitacıların başı Levski, çeteci Botev, Karavelov ve diğerleri bir dış gücün Bulgaristan’ı Osmanlı’dan koparmasını istememiştir. Bulgar bağımsızlığı evrimsel bir süreç olarak görülmüştür onlar tarafından. Hatta Rakovski: “Tamam Ruslar bizi Osmanlı’dan kurtaracak da, bizi Ruslar’dan kim kurtaracak?” sorusunu sormuştur. 140 yıldan beri Bulgar halkının bu kazanda kaynadığına şahidiz.
İki) Şöyle bir duruma da işaret etmemiz iyi olur. “Şipka – Buzluca Milli Parkı” dedim. “Buzluca” “Şipka’ya” bakan bir tepedir. Orada, Hacı Dimitır adlı bir Çete başının mezar taşı var. 1868’de Romanya’dan bir çete getirmiş ve Osmanlı zaptiyeleriyle savaşta ölen bir asidir. Bu Milli kahraman ilan edilmiştir. Yine aynı yer, 1891 yılında Bulgaristan İşçi Sosyal Demokrat Partisi’nin kurulduğu yerdir ve şimdi burada uzay gemisine benzeyen bir büyük anıt bulunuyor. 1970’li yıllarda kurulan bu anır sosyalizm döneminden kalma bir ideolojik anıttır. Bulgar tarihçiler bu iki anıtı, gerçekçi bir açıdan değerlendirmemiştir. Bunlar 150 yıl gerilere giden bir çağın sembolüdür. Bu anıt parkıyla telkin edilmeye çalışılan “Rusların Bulgar halkının kardeşi, kurtarıcısı, ağabeyi ve koruyucusunun Ruslar olduğu kuyruklu yalanıdır. Müslüman Türkleri isimleri ve dinleri değiştirilmiş Hıristiyan olarak tanıtıyor. Dolayısıyla anadilde konuşmamızı, dinimizi, kültürümüzü, adetlerimizi, geleneklerimizi yasaklıyor. Bu, katil zihniyet Bulgar halkını zehirlemiştir. Son 30 yılda toplum arınamadı. 3 Mart kutlamalarına davet edilmemiz Türk kimliği olarak yok olmaya hazır olup olmadığımızı yoklamaktır. Geçen sene 3 Mart’ta’İstanbul Konsolosluğuna kutlamaya giden soydaşlarımız bunu fark edemediler. Çok üzgünüm. Torunlarına ne anlattılar onu düşünüyorum. Biz zehirlenmiş bir zihniyetiz ve arınmamız uzun sürecektir. Bizler BULTÜRK olarak, Şipka’ya, Buzluca’ya çiçek ve çelenk taşıyamayız. Kimliğimizi, dilimizi, dinimizi, kültürümüzü koruyarak yaşatma mücadelemizde düşen şehitlerimizin anıtlarına çelenk koyan Bulgar görmedim” dedi.
Bulgaristan’ın asıl kuruluş tarihini de anlatan Ulutürk, ”Tarih birçok Bulgar devleti tanır. Biri Kazan’da kurulmuş ve devlet dini olarak Türk soylulardan ilk İslam’ı kabul etmiştir. İlk Müslüman Türk devleti olarak bilinir. Başka biri bugünkü Ukrayna-Karpat yöresinde kurulan Bulgar Türkleri devletidir. Büyük Bulgaristan, yine Dnepır-Drestır nehirleri boylarında Kaan Kubrat tarafından kurulmuştur. Kaan Kubrat Atilla Soyundan olup, Bizans’ta yetiştirilmiş bir hükümdardır. Atilla’nın 9.Kuşak torunu olan, Kubrat’ın en küçük oğlu Asparuh Bulgar kavmini Tuna boylarına getirendir. Balkanlarda, Birinci Bulgar Devletini 681 – 1018 yılları arasında var olmuştur. Kurucusu I.Boris (Mihail) Orta Asya Altaylardan gelen DULO soyundandır. Hıristiyanlığı ve Kiril Alfabesini kabul etmiştir. Başkentleri Pliska, Presla (bugünkü Bulgaristan’dadır), Üsküp ve Ohri ise (bugünkü Makedonya’da) bulunur.
İkinci Bulgar Devleti’nin Bizans’tan koparılması 1185 yılına rastlar. 1396’da Osmanlı devletine katılana kadar yaşamıştır. Başkenti Tırnova, dili, eski Bulgar dili, dini Hristiyan’dır.
Üçüncü Bulgar Devleti 22 Eylül 1908’de Bulgaristan’ın Osmanlı’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle yaşam hakkı kazanmıştır. Berlin Kongresinde Mizya ve Sofya ovasında kurulması kararlaştırılan Prensliğin 6 Eylül 1886’da Doğu Rumeli ile birleşmesinin doğal devamıdır. Devlet şekli parlamenter monarşidir.
Son 140 yılda, devlet yönetim biçimi olarak monarşi, tek kişi yönetim, sosyalizm, totalitarizm ve Cumhurbaşkanı gözetiminde parlamenter demokrasi biçimi uygulanmıştır. Gerçekçi olması gerekirse Bulgaristan Milli Bayramı olarak 3 Mart tarihi değil, ya 6 Eylül ya da 22 Eylül tarihleri kutlanmalıdır, çünkü Bulgaristan’ın bağımsızlık ve egemenlik davasıyla dolaysız ilintili olan aşamalardır. 1879 – 1908 yılları arasından Bulgar prensliği Osmanlı vasılıdır, Osmanlıya vergi ödemektedir, henüz bağımsızlığını elde edememiştir. 6 veya 22 Eylül günleri kabul edilmezse Dünya Barış Günü de olabilir” şeklinde konuştu.
3 Mart’ın Bulgar tarihinde yeri olmadığını anlatan Ulutürk, ”1991’de 3 Mart Milli Bayram ve tatil günü ilan edildi ve toplumu tamamen parçaladı.
Bu bakıma, 3 Mart’ın Bulgar tarihinde yeri yoktur. Milli bayram olarak kutlanması anlamsızdır.” ifadelerini kullandı.
Bulgaristan devlet büyüklerinin 3 Mart etkinliklerine katılmadığına da değinen Ulutürk, ”2018’de 3 Mart kutlamalarına Moskova’dan hükümet ve devlet heyeti gelmedi. Rusya Federasyonu Doğu Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Kiril geldi. Şipka’da yaptığı konuşmasında “biz sizi kurtardık ve ebediyen minnettar olmanız gerekir” dedi.
Başbakan Borisov bu törene katılmadı.
2016’da ise Bulgaristan Cumhurbaşkanı Plevneliev katılmamıştı. 93 Harbinde Rusya’nın rolü üstüne Bulgaristan’da yeni bakış açısıyla yazılmış kitaplar çıktı, tanıtıldı tartışılıyor. Araştırmacı Yazar İvo İncev, “San Stefano Yalanı” ve 3 cilt olan “Sıvı Dostluk” araştırmasıyla 3 Mart yalanını okurlarına anlattı. Bulgar kamuoyu gerçekleri öğrendikçe, 3 Mart törenlerinden uzaklaştı ve daha da uzaklaşacaktır.” dedi.