Osmanlı Ocakları Kurucu Genel Başkanı Kadir Canpolat; Cumhurbaşkanlığı sistemi bin yıllık tarihi bir fırsattır, yiğit bin yıl yaşar fırsat bir düşer” dedi.
Osmanlı Ocakları Kurucu Genel Başkanı Kadir Canpolat; Cumhurbaşkanlığı sistemi bin yıllık tarihi bir fırsattır, yiğit bin yıl yaşar fırsat bir düşer” dedi.
Osmanlı Ocakları Genel merkez basın biriminden yapılan yazılı açıklamada Osmanlı Ocakları Kurucu Genel Başkanı Kadir Canpolat; yiğit bin yıl yaşar fırsat bir düşer”dedi.
Canpolat sözlerine şöyle devam etti;” Cumhurbaşkanlığı sistemi tarihi bir fırsattır. Asırlardan beri arzu edilen yönetim sistemi yapılacak olan referandumla yürürlüğe gireceğini Ümit eriyoruz. Halkımız da karşılığı olan ve heyecanla arzulanan bu sisteme geçmek için oylarımızı biz Osmanlı Ocakları derneği olarak yurt genelinde ki teşkilatlarımızla istişare sonucu yapılacak olan referandum da “evet” oyu kullanacağız.
Biz geçmişten gelen liderlik sistemine alışkın bir sistem ile kendimizi ve gelişen dünya sistemi içinde ülkemizi bu şekilde temsil edebiliriz.
Türk tarihi hanlık, hakanlık ile başlamış, padişahlık sistemiyle buluşmuş nihayi Cumhuriyet rejimine kavuşmuştur. Cumhuriyet rejimiylede devam edecek olması bizim için önemlidir. Cumhurbaşkanlığı sistemi rejim değişikliği değil, Aksine Cumhuriyet rejimini taçlandırarak Cumhurbaşkanlığı sistemiyle devletimizin yönetimde hızlı karar alma ve uygulama yapabilme manevraları ile keskin ve netice alıcı bir yönetim sistemi güçümüze güç katacaktır.
Devlet yönetiminde tek kişinin egemen olduğu rejim, mutlak monarşi; tek kişinin, kralın, imparator yada padişahın yetkilerini meclisle paylaştığı rejim meşruti (meşrutiyet yönetimi) monarşi; yönetimde belirli bir sınıfın, kesimin, yada zümrenin söz sahibi olduğu rejim oligarşi; yöneticilerin, devlet yönetiminde iktidarların seçimle değiştiği rejim cumhuriyet rejimidir. Cumhuriyet rejimi otoriter cumhuriyet ve demokratik cumhuriyet olmak üzere ikiye ayrılır. Çoğulcu, katılımcı, çok sesli ve halkın karar alma mekanizmalarına katıldığı rejimler demokratik cumhuriyet (Fransa, Türkiye…); adında sadece cumhuriyet olan, baskıcı ve yönlendirmeli seçimlerin yapıldığı, herkese seçme ve seçilme hakkının verilmediği, kısıtlamaların olduğu rejimler otoriter cumhuriyettir (Mısır, Suriye…). Yani yukarıda ifade edilen eleştiri bağlamında sistemin değişmesi ile rejim değişikliği söz konusu olmaz, sistem değişikliği ile rejim değişikliğini, sapla samanı birbirine karıştırmamak, öküz altında buzağı aramamak gerekmektedir.
Cumhurbaşkanlığı sistemi, devlet başkanlığı ile hükümet başkanlığının Başkanın kendisinde toplandığı, Başkana güçlü ve etkin görev ve yetkilerin verildiği, yürütmenin Başkana ait olduğu bir yönetim sistemidir. Yürütmeyi oluşturan Başkan ve Bakanlar Parlamento üyesi değildir. Başkan kendi ekibini kendisi, Parlamento dışından oluşturması çok değerlidir. Başkan yürütme yetkisini tek başına kullanması ayrı bir güçlü yetkiyi elde ederek Dış politika, savunma ve ekonomi konularında politikaları belirleme, askeri, sivil ve yargı alanında üst düzey atamaları yapma yetkisi çok yerinde olacaktır. CumhurBaşkanı yalnız, yasama ve yargı alanlarına asla müdahale edemez, talimat veremez. Ulusal güvenlik politikaları, önemli ve stratejik meselelerle ilgili Parlamentoya mesaj gönderebilir. Cumhurbaşkanlığı sisteminde, Demokratik Parlamenter sistemde olduğu gibi (Cumhurbaşkanı, Başbakan) çok başlılık söz konusu değil, tüm yürütme yetkisi Cumhurbaşkanında toplanacaktır. Bu bağlamda, devlet yönetimde etkinlik, verimlilik, hızlı karar alma, alınan kararların hızla uygulanması ve hızlı reform süreci ile hızlı kalkınma söz konusudur. Yani siyasi istikrar, güçlü yönetim, hızlı kalkınma, ekonomik istikrar mevcut olacaktır.
Cumhurbaşkanlığı sisteminde set güçler ayrılığı ilkesi olacaktır. Bu ilke gereğince güçlü bir denetim ve denge (check and balance) mekanizması işlemekte, devlet erkleri (Yasama, yürütme, yargı) arasında keskin bir ayrım vardır. Yani erkler arasında ilişki, iletişim veya yönlendirme, talimat mutlak surette söz konusu değildir. Cumhurbaşkanı’nın Parlamentoyu fesih yetkisi, Parlamentonun da yürütmeyi düşürme yetkisi yoktur. Cumhurbaşkanı’nın Parlamento’dan çıkan yasaları veto yetkisi, Parlamento’nun da önemli atamaları, Bütçe yasasını denetleme, gerektiğinde onaylamama yetkisi bulunmaktadır. Yürütme de, yasama da beş yıllığına göreve gelir, erken seçim söz konusu değildir. Bu sistemde parti disiplini olmadığından, grup kararı alma yöntemi bulunmadığından, Bakanların meclis üyeleri arasından seçilmemesi nedeniyle meclis üyelerinin Bakanlık hedefi bulunmadığından, ayrıca meclis üyeleri ön seçimlerle belirlenerek seçildiğinden ve Demokratik Parlamenter sisteminde olduğu baskıcı, ceberrut liderler sultası bulunmadığından meclis üyeleri, hür iradeleri ile hareket edebilmektedirler. Çünkü sert güçler ayrılığı ilkesi vardır. Çoğulcu demokrasinin gereği de budur.
Demokratik Parlamenter sistemde ise yumuşak güçler ayrılığı ilkesi vardır. Bu sistemde sıkı parti disiplini ve lider sultası ve hakimiyeti nedeniyle millet iradesinin meclise tam olarak yansıdığını görmek, Milletvekillerinin bağımsız hareket edip hükümet üzerinde denetim fonksiyonu sağladığını söylemek mümkün değildir. Çünkü bu sistemde hükümetin istediği yasalar meclisten geçmekte, parti liderlerinin yönlendirmesi yönünde meclis üyelerince irade beyanında bulunulmaktadır. Bu durum ise son derece demokrasinin ruhuna aykırıdır. Demokratik Parlamenter sistemde erkler arası yumuşak ilişki nedeniyle siyasi ve ekonomik istikrardan bahsetmek olanaklı değildir. Çünkü yürütme yasamayı, seçimlerin yenilenmesine karar vererek, fesih edebilir, yasama da yürütmeyi düşürebilir. Tek başına iktidarların çıkmadığı dönemlerde her zaman hükümet değişikliği, seçimlerin yenilenmesi söz konusu olabilir.
Cumhurbaşkanlığı sisteminin dünyada uygulanmasında, ilk ve tek kullanılacak ülke Türkiye’dir. Buna yakın en başarılı uygulandığı ülke Başkanlık sistemiyle Amerika’dır. Başkanlık sisteminin bir başka versiyonu Yarı Başkanlık sistemidir. Yarı Başkanlık sistemi günümüzde Fransa’da uygulanan sistemdir. Bu sistemde ise Devlet Başkanının dış politika, savunma, ekonomi ve üst düzey bürokratların atanmaları konusunda önemli yetkileri vardır. Yürütme erki Devlet Başkanı ile Bakanlar Kurulundan oluşur. Başbakanın yetkileri ise daha kısıtlı ve sınırlıdır.
Türkiye’de Başkanlık sistemi ile ilgili tartışmalara baktığımızda Başkanlık sistemini savunanlar, karşı çıkan olduğu gibi, uygulamalar dikkate alındığında farklı bir tablo ortaya çıkmaktadır. Rejimin adı Cumhuriyet olmakla birlikte Cumhuriyetin ilk yıllarında güçlü liderlik, topluma ışık tutma, belirleyici olma bakımından fiiliyatta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK Cumhurbaşkanlığında Başkanlık sistemi güçlü bir şekilde uygulanmıştır.
Türkiye’de Başkanlık sistemine geçilmesi gerektiğini, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel güçlü bir şekilde ifade etmişler, günümüzde ise 12. Cumhurbaşkanı ve 15 Temmuz’u yaşayan lider Recep Tayyip Erdoğan’ın yoğun bir şekilde belirtmektedir.
Bu arada Alparslan Türkeş tarafından bu konuda belirtilen söz oldukça anlamlıdır. 1978 yılında yayınlanan ikinci baskısı yapılan kitabında : “…Milliyetçi Hareket Tek Başkan Tek Meclis sistemini savunur. Çağımız kuvvetli, adil ve hızlı icra çağıdır. Türk Milleti dünya Devletleri kurduğu devirlerde kuvvetli, adil ve hızlı icra sistemini uygulamıştır. Kuvvetli ve hızlı icra, icra gücünün tek elde toplanmasıyla mümkündür. Bunun için Tarih ve Töremize uygun olarak Cumhurbaşkanlığı Sistemini savunuyoruz…”( A. Türkeş, Dokuz Işık, İstanbul 1978, s. 267).
Cumhurbaşkanlığı Sistemi, eski Türkiye’nin kokuşmuşluğunun giderilmesini, prangalardan kurtulmak suretiyle köklü reformların yapılmasını ve yeni Türkiye’nin inşasının yolunu açacaktır. Ülkemiz için öngörülen Başkanlık Sistemi, eyalet sistemi (federasyon) ve demokratik özerklik olmaksızın tek meclisli, TÜRK TİPİ CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ’dir. Bu sistemde yerel yönetimlere idari,mali ve ekonomik özerklikler tanınabilir, yerel hizmetlerin yerinden yürütülmesi sağlanabilir. Bu da çağdaş kamu hizmeti anlayışının bir gereğidir.
Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesini gerektiren faktörler:
1- Türkiye’nin 2. dünya savaşına girmemesine, Almanya ve Japonya gibi yerle bir olmamasına rağmen, onların fersah fersah gerisinde bulunması, her alanda istenilen kalkınma hamlesini gerçekleştirememesi,
2- Sürekli olarak iç siyasi, askeri, sosyal çatışma, kamplaşma ve didişme sürecinin devam etmesi (Dinli- dinsiz, laik-anti laik, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, sağcı-solcu, darbeci- darbe karşıtı…),
3- Yaklaşık her on yılda bir ekonomik krizler ve askeri darbelerinin yaşanması, askeri vesayetin söz konusu olması ile gerçek anlamda egemenliği, son on yıla kadar, askeri-sivil oligarşik azınlığın elinde bulundurması,
4-Siyasi istikrarsızlıkla birlikte ekonomik istikrarsızlığın da yaşanması,
5- Etkin, verimli, güçlü, hızlı karar alabilen ve aldığı kararları hızla uygulayabilen yönetimlerin çok az işbaşında kalması, etkisiz ve verimsiz yönetimlerin işbaşında olması, siyasi didişmelerin yaşandığı koalisyon hükümetleri dönemlerinin sık sık söz konusu olması,
6- Cumhuriyet tarihi boyunca, rüşvet, ihtilas, irtikap, adam kayırma, yolsuzluk, yağma, talan ve hortumlamaların hiç eksik olmaması; kamuda ve siyasette vazifemi yaparım gözümü kaparım, salla başı al maaşı, devletin parası deniz yemeyen domuz politikalarının yürütülmesi,
7- Devlet yönetiminde, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.” ilkesinin tam olarak hakim kılınamaması,
8- Tam cumhuriyet ve tam demokrasinin uygulanamaması,
9- Sorunların hızla çözülerek siyasi, ekonomik, idari, yargısal vb. köklü yapısal reformların bir türlü gerçekleştirilememesidir.
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesi ile öngörülen amaçlar:
1- Devlet yönetiminde güçlü, etkin, verimli bir yapının oluşturularak istikrarın sağlanması ,
2- Tam cumhuriyete geçilmesi, tam ve çağdaş demokrasinin uygulanması,
3- Devletin ve Milletin enerjisini tüketen sorunların hızla çözülmesi, köklü yapısal reformların hızla tamamlanması ve kalkınma sürecinde çok hızlı yol alınması,
4- Yürütme erki içindeki (Cumhurbaşkanı, Başbakan) çok başlılığın ortadan kaldırılması,
5- Siyasi Partiler Kanununun değiştirilerek liderler sultasına son verilmesi, meclis üyelerinin bağımsızlığının sağlanması,
6- Seçim Kanununun değiştirilerek, 1982 Anayasasının 67. maddesinde belirtilen “Seçim kanunu temsilde adalet, yönetimde istikrar unsunu sağlayacak şekilde düzenlenir” hükmünün gerçek anlamda hayata geçirilmesi ile bu kapsamda seçim sisteminin değiştirilip D, hont nispi temsil sisteminden vazgeçilerek % 0 barajlı, dar bölgeli mutlak çoğunluk sistemine geçilmesi,
7- Millet iradesinin gerçek anlamda devlet yönetimine yansıtılması,
8- Gerçek anlamda Milli birlik ve beraberliğin sağlanması, toplumsal uzlaşmanın gerçekleştirilmesi,
9- Atanmışların değil, seçilmişlerin hakimiyetinin sağlanması,
10- Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Türkiye Milletinin veya Türk Milletinin 2023, 2053, 2071 ve 2123 hedeflerine aksamadan ve eksiksiz ulaşmasını temin etmektir.
Sonuç itibariyle Türkiye için, Başkanlık sistemine geçmek kaçınılmaz bir zorunluluktur. 15 Temmuz darbe girişimimden sonra Türkiye’nin sorunlarını hızla çözerek köklü reformlarını yol kazasına uğramadan tamamlamasını, 2023 Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılında dünyada her alanda en gelişmiş 10 ülke, 2053 İstanbul’un fethinin 600. yılında dünyada her alanda en gelişmiş 5 ülke, 2071 Malazgirt Meydan Muhaberesinin-Anadolu’nun yurt edinilişinin ve İslamlaştırılmasının 1000. yılında dünyada her alanda en gelişmiş 3 ülke ve nihayetinde 2123 Cumhuriyetin kuruluşunun 200.yılında dünyada Süper Güç Ülke Türkiye hedefine ulaşmasını sağlayacaktır.
Bu bir tarihi fırsattır yiğit bin yaşamakta fırsat ise bir düşmektedir. Bu yüzden EVET diyeceğiz” dedi.
Osmanlı Ocakları Genel merkez basın biriminden yapılan yazılı açıklamada Osmanlı Ocakları Kurucu Genel Başkanı Kadir Canpolat; yiğit bin yıl yaşar fırsat bir düşer”dedi.
Canpolat sözlerine şöyle devam etti;” Cumhurbaşkanlığı sistemi tarihi bir fırsattır. Asırlardan beri arzu edilen yönetim sistemi yapılacak olan referandumla yürürlüğe gireceğini Ümit eriyoruz. Halkımız da karşılığı olan ve heyecanla arzulanan bu sisteme geçmek için oylarımızı biz Osmanlı Ocakları derneği olarak yurt genelinde ki teşkilatlarımızla istişare sonucu yapılacak olan referandum da “evet” oyu kullanacağız.
Biz geçmişten gelen liderlik sistemine alışkın bir sistem ile kendimizi ve gelişen dünya sistemi içinde ülkemizi bu şekilde temsil edebiliriz.
Türk tarihi hanlık, hakanlık ile başlamış, padişahlık sistemiyle buluşmuş nihayi Cumhuriyet rejimine kavuşmuştur. Cumhuriyet rejimiylede devam edecek olması bizim için önemlidir. Cumhurbaşkanlığı sistemi rejim değişikliği değil, Aksine Cumhuriyet rejimini taçlandırarak Cumhurbaşkanlığı sistemiyle devletimizin yönetimde hızlı karar alma ve uygulama yapabilme manevraları ile keskin ve netice alıcı bir yönetim sistemi güçümüze güç katacaktır.
Devlet yönetiminde tek kişinin egemen olduğu rejim, mutlak monarşi; tek kişinin, kralın, imparator yada padişahın yetkilerini meclisle paylaştığı rejim meşruti (meşrutiyet yönetimi) monarşi; yönetimde belirli bir sınıfın, kesimin, yada zümrenin söz sahibi olduğu rejim oligarşi; yöneticilerin, devlet yönetiminde iktidarların seçimle değiştiği rejim cumhuriyet rejimidir. Cumhuriyet rejimi otoriter cumhuriyet ve demokratik cumhuriyet olmak üzere ikiye ayrılır. Çoğulcu, katılımcı, çok sesli ve halkın karar alma mekanizmalarına katıldığı rejimler demokratik cumhuriyet (Fransa, Türkiye…); adında sadece cumhuriyet olan, baskıcı ve yönlendirmeli seçimlerin yapıldığı, herkese seçme ve seçilme hakkının verilmediği, kısıtlamaların olduğu rejimler otoriter cumhuriyettir (Mısır, Suriye…). Yani yukarıda ifade edilen eleştiri bağlamında sistemin değişmesi ile rejim değişikliği söz konusu olmaz, sistem değişikliği ile rejim değişikliğini, sapla samanı birbirine karıştırmamak, öküz altında buzağı aramamak gerekmektedir. Cumhurbaşkanlığı sistemi, devlet başkanlığı ile hükümet başkanlığının Başkanın kendisinde toplandığı, Başkana güçlü ve etkin görev ve yetkilerin verildiği, yürütmenin Başkana ait olduğu bir yönetim sistemidir. Yürütmeyi oluşturan Başkan ve Bakanlar Parlamento üyesi değildir. Başkan kendi ekibini kendisi, Parlamento dışından oluşturması çok değerlidir. Başkan yürütme yetkisini tek başına kullanması ayrı bir güçlü yetkiyi elde ederek Dış politika, savunma ve ekonomi konularında politikaları belirleme, askeri, sivil ve yargı alanında üst düzey atamaları yapma yetkisi çok yerinde olacaktır. CumhurBaşkanı yalnız, yasama ve yargı alanlarına asla müdahale edemez, talimat veremez. Ulusal güvenlik politikaları, önemli ve stratejik meselelerle ilgili Parlamentoya mesaj gönderebilir. Cumhurbaşkanlığı sisteminde, Demokratik Parlamenter sistemde olduğu gibi (Cumhurbaşkanı, Başbakan) çok başlılık söz konusu değil, tüm yürütme yetkisi Cumhurbaşkanında toplanacaktır. Bu bağlamda, devlet yönetimde etkinlik, verimlilik, hızlı karar alma, alınan kararların hızla uygulanması ve hızlı reform süreci ile hızlı kalkınma söz konusudur. Yani siyasi istikrar, güçlü yönetim, hızlı kalkınma, ekonomik istikrar mevcut olacaktır.
Cumhurbaşkanlığı sisteminde set güçler ayrılığı ilkesi olacaktır. Bu ilke gereğince güçlü bir denetim ve denge (check and balance) mekanizması işlemekte, devlet erkleri (Yasama, yürütme, yargı) arasında keskin bir ayrım vardır. Yani erkler arasında ilişki, iletişim veya yönlendirme, talimat mutlak surette söz konusu değildir. Cumhurbaşkanı’nın Parlamentoyu fesih yetkisi, Parlamentonun da yürütmeyi düşürme yetkisi yoktur. Cumhurbaşkanı’nın Parlamento’dan çıkan yasaları veto yetkisi, Parlamento’nun da önemli atamaları, Bütçe yasasını denetleme, gerektiğinde onaylamama yetkisi bulunmaktadır. Yürütme de, yasama da beş yıllığına göreve gelir, erken seçim söz konusu değildir. Bu sistemde parti disiplini olmadığından, grup kararı alma yöntemi bulunmadığından, Bakanların meclis üyeleri arasından seçilmemesi nedeniyle meclis üyelerinin Bakanlık hedefi bulunmadığından, ayrıca meclis üyeleri ön seçimlerle belirlenerek seçildiğinden ve Demokratik Parlamenter sisteminde olduğu baskıcı, ceberrut liderler sultası bulunmadığından meclis üyeleri, hür iradeleri ile hareket edebilmektedirler. Çünkü sert güçler ayrılığı ilkesi vardır. Çoğulcu demokrasinin gereği de budur.
Demokratik Parlamenter sistemde ise yumuşak güçler ayrılığı ilkesi vardır. Bu sistemde sıkı parti disiplini ve lider sultası ve hakimiyeti nedeniyle millet iradesinin meclise tam olarak yansıdığını görmek, Milletvekillerinin bağımsız hareket edip hükümet üzerinde denetim fonksiyonu sağladığını söylemek mümkün değildir. Çünkü bu sistemde hükümetin istediği yasalar meclisten geçmekte, parti liderlerinin yönlendirmesi yönünde meclis üyelerince irade beyanında bulunulmaktadır. Bu durum ise son derece demokrasinin ruhuna aykırıdır. Demokratik Parlamenter sistemde erkler arası yumuşak ilişki nedeniyle siyasi ve ekonomik istikrardan bahsetmek olanaklı değildir. Çünkü yürütme yasamayı, seçimlerin yenilenmesine karar vererek, fesih edebilir, yasama da yürütmeyi düşürebilir. Tek başına iktidarların çıkmadığı dönemlerde her zaman hükümet değişikliği, seçimlerin yenilenmesi söz konusu olabilir.
Cumhurbaşkanlığı sisteminin dünyada uygulanmasında, ilk ve tek kullanılacak ülke Türkiye’dir. Buna yakın en başarılı uygulandığı ülke Başkanlık sistemiyle Amerika’dır. Başkanlık sisteminin bir başka versiyonu Yarı Başkanlık sistemidir. Yarı Başkanlık sistemi günümüzde Fransa’da uygulanan sistemdir. Bu sistemde ise Devlet Başkanının dış politika, savunma, ekonomi ve üst düzey bürokratların atanmaları konusunda önemli yetkileri vardır. Yürütme erki Devlet Başkanı ile Bakanlar Kurulundan oluşur. Başbakanın yetkileri ise daha kısıtlı ve sınırlıdır.
Türkiye’de Başkanlık sistemi ile ilgili tartışmalara baktığımızda Başkanlık sistemini savunanlar, karşı çıkan olduğu gibi, uygulamalar dikkate alındığında farklı bir tablo ortaya çıkmaktadır. Rejimin adı Cumhuriyet olmakla birlikte Cumhuriyetin ilk yıllarında güçlü liderlik, topluma ışık tutma, belirleyici olma bakımından fiiliyatta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK Cumhurbaşkanlığında Başkanlık sistemi güçlü bir şekilde uygulanmıştır.
Türkiye’de Başkanlık sistemine geçilmesi gerektiğini, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel güçlü bir şekilde ifade etmişler, günümüzde ise 12. Cumhurbaşkanı ve 15 Temmuz’u yaşayan lider Recep Tayyip Erdoğan’ın yoğun bir şekilde belirtmektedir.
Bu arada Alparslan Türkeş tarafından bu konuda belirtilen söz oldukça anlamlıdır. 1978 yılında yayınlanan ikinci baskısı yapılan kitabında : “…Milliyetçi Hareket Tek Başkan Tek Meclis sistemini savunur. Çağımız kuvvetli, adil ve hızlı icra çağıdır. Türk Milleti dünya Devletleri kurduğu devirlerde kuvvetli, adil ve hızlı icra sistemini uygulamıştır. Kuvvetli ve hızlı icra, icra gücünün tek elde toplanmasıyla mümkündür. Bunun için Tarih ve Töremize uygun olarak Cumhurbaşkanlığı Sistemini savunuyoruz…”( A. Türkeş, Dokuz Işık, İstanbul 1978, s. 267).
Cumhurbaşkanlığı Sistemi, eski Türkiye’nin kokuşmuşluğunun giderilmesini, prangalardan kurtulmak suretiyle köklü reformların yapılmasını ve yeni Türkiye’nin inşasının yolunu açacaktır. Ülkemiz için öngörülen Başkanlık Sistemi, eyalet sistemi (federasyon) ve demokratik özerklik olmaksızın tek meclisli, TÜRK TİPİ CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ’dir. Bu sistemde yerel yönetimlere idari,mali ve ekonomik özerklikler tanınabilir, yerel hizmetlerin yerinden yürütülmesi sağlanabilir. Bu da çağdaş kamu hizmeti anlayışının bir gereğidir.
Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesini gerektiren faktörler:
1- Türkiye’nin 2. dünya savaşına girmemesine, Almanya ve Japonya gibi yerle bir olmamasına rağmen, onların fersah fersah gerisinde bulunması, her alanda istenilen kalkınma hamlesini gerçekleştirememesi,
2- Sürekli olarak iç siyasi, askeri, sosyal çatışma, kamplaşma ve didişme sürecinin devam etmesi (Dinli- dinsiz, laik-anti laik, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, sağcı-solcu, darbeci- darbe karşıtı…),
3- Yaklaşık her on yılda bir ekonomik krizler ve askeri darbelerinin yaşanması, askeri vesayetin söz konusu olması ile gerçek anlamda egemenliği, son on yıla kadar, askeri-sivil oligarşik azınlığın elinde bulundurması,
4-Siyasi istikrarsızlıkla birlikte ekonomik istikrarsızlığın da yaşanması,
5- Etkin, verimli, güçlü, hızlı karar alabilen ve aldığı kararları hızla uygulayabilen yönetimlerin çok az işbaşında kalması, etkisiz ve verimsiz yönetimlerin işbaşında olması, siyasi didişmelerin yaşandığı koalisyon hükümetleri dönemlerinin sık sık söz konusu olması,
6- Cumhuriyet tarihi boyunca, rüşvet, ihtilas, irtikap, adam kayırma, yolsuzluk, yağma, talan ve hortumlamaların hiç eksik olmaması; kamuda ve siyasette vazifemi yaparım gözümü kaparım, salla başı al maaşı, devletin parası deniz yemeyen domuz politikalarının yürütülmesi,
7- Devlet yönetiminde, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.” ilkesinin tam olarak hakim kılınamaması,
8- Tam cumhuriyet ve tam demokrasinin uygulanamaması,
9- Sorunların hızla çözülerek siyasi, ekonomik, idari, yargısal vb. köklü yapısal reformların bir türlü gerçekleştirilememesidir.
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesi ile öngörülen amaçlar:
1- Devlet yönetiminde güçlü, etkin, verimli bir yapının oluşturularak istikrarın sağlanması ,
2- Tam cumhuriyete geçilmesi, tam ve çağdaş demokrasinin uygulanması,
3- Devletin ve Milletin enerjisini tüketen sorunların hızla çözülmesi, köklü yapısal reformların hızla tamamlanması ve kalkınma sürecinde çok hızlı yol alınması,
4- Yürütme erki içindeki (Cumhurbaşkanı, Başbakan) çok başlılığın ortadan kaldırılması,
5- Siyasi Partiler Kanununun değiştirilerek liderler sultasına son verilmesi, meclis üyelerinin bağımsızlığının sağlanması,
6- Seçim Kanununun değiştirilerek, 1982 Anayasasının 67. maddesinde belirtilen “Seçim kanunu temsilde adalet, yönetimde istikrar unsunu sağlayacak şekilde düzenlenir” hükmünün gerçek anlamda hayata geçirilmesi ile bu kapsamda seçim sisteminin değiştirilip D, hont nispi temsil sisteminden vazgeçilerek % 0 barajlı, dar bölgeli mutlak çoğunluk sistemine geçilmesi,
7- Millet iradesinin gerçek anlamda devlet yönetimine yansıtılması,
8- Gerçek anlamda Milli birlik ve beraberliğin sağlanması, toplumsal uzlaşmanın gerçekleştirilmesi,
9- Atanmışların değil, seçilmişlerin hakimiyetinin sağlanması,
10- Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Türkiye Milletinin veya Türk Milletinin 2023, 2053, 2071 ve 2123 hedeflerine aksamadan ve eksiksiz ulaşmasını temin etmektir.
Sonuç itibariyle Türkiye için, Başkanlık sistemine geçmek kaçınılmaz bir zorunluluktur. 15 Temmuz darbe girişimimden sonra Türkiye’nin sorunlarını hızla çözerek köklü reformlarını yol kazasına uğramadan tamamlamasını, 2023 Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılında dünyada her alanda en gelişmiş 10 ülke, 2053 İstanbul’un fethinin 600. yılında dünyada her alanda en gelişmiş 5 ülke, 2071 Malazgirt Meydan Muhaberesinin-Anadolu’nun yurt edinilişinin ve İslamlaştırılmasının 1000. yılında dünyada her alanda en gelişmiş 3 ülke ve nihayetinde 2123 Cumhuriyetin kuruluşunun 200.yılında dünyada Süper Güç Ülke Türkiye hedefine ulaşmasını sağlayacaktır.
Bu bir tarihi fırsattır yiğit bin yaşamakta fırsat ise bir düşmektedir. Bu yüzden EVET diyeceğiz” dedi.