Osmanlı Ocakları kurucu Genel Başkanı Kadir Canpolat yaptığı yazılı açıklamada Yurdumuzda Avrupa’da olduğu gibi Balkanlar’da da Osmanlı Ocakları teşkilatlanmayı tamamladığını duyurdu.
Canpolat açıklamasına şöyle devam etti; Osmanlı Ocakları Hiçbir bağış toplamadan, hiçbir üye aidatı almadan Türkiye’de ve Dünyada muhteşem bir şekilde varlığını göstermeyi başarmıştır. Yapılan bu hizmetin gönüllüleri bir araya gelerek gönüllü olarak hizmet vermektedir.
Avrupa Osmanlı Ocakları Genel Başkanlığına Fatih Coşgun Balkanlar Osmanlı Ocakları Genel Başkanlığına ise Recep İpek atandı.
Osmanlı Kültürü için
hassasiyetle mücadele eden, Adalet, Hoşgörü ve barış yanlısı, kardeşlik duygusu yaşayan Osmanlı torunları iyi niyetle kendilerini göstermeye başlamıştır.
ÜZERİMİZE VAZİFE EDİNMİŞ bu görevin şuuru bilinci ve hassasiyeti içerisindeyiz. Hiç kimseyi öteki görmeden, hiç kimseyi Hakir görmeden, tüm etnik kökenlerin ırkı, dili, dini, mezhep ayrılığı yapmadan, nerede bir nefer nerede bir Rabbimizin yarattığı can varsa o canla beraber varlık haklarının kendi kültürünün kendi yaşayış şeklinin özünü benimseyerek, severek aşk ile izleyerek, onunda Rabbimizin yaratılma bahçesindeki bir değer olarak, kıymetini, varlık sebebini, yaratılanı sevmek yaradan ötürü, yaratanı bilmek, yarda kaybolmak, yaratanın aşkına düşmek, aşkında kaybolmak, bir edep ve bir ahlak üzere yaşamak, ihlas ile kültür ile bir haya ile var olmak yaşamak ve yaşatmak amaçlı kurulmuş Osmanlı Ocaklarında hizmet etmenin onurunu mutluluğunu yaşıyoruz.
Yeryüzü Osmanlı varlığından koptuğu o andan itibaren, insanlar zulüm görmekte, insanlar birbirini öldürmekte, aç susuz sefalet içerisinde yaşamaktadırlar. Ülkemizde ve dünyada bir Osmanlı ruhu boşluğu var, onu taklit eden büyük devletlerin, adalet ve hoşgörü konusunda sınıfta kaldığını görülmekte.
Osmanlıyı taklit edebilecek bir gücün adil düzen ve hoşgörü ilkelerini önemsemesi gerekir.
önce ülkemizde Osmanlı ruhu var olmalı, daha sonra bütün dünya ya kardeşlik adına bir ve beraber, kavgasız, silahsız, savaşsız yaşayabilmek adına, insanların rahat bir hayat sosyal ekonomik ferahlık adına zalime karşı, mazluma hizmet adına elzem bir hale gelmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz, ilelebet devam edecektir. Devletimizin yasaları ve kanunları içerisinde insanlarımızın ismine ırkına bakmadan temel eşit hak ve hürriyetleri gözetilmelidir. Tüm bunlarla beraber ortaya çıkan “Osmanlı ruhu göz ardı edilmemelidir.” Bizde toplumda cereyan eden Osmanlıyı yaşamak için, Osmanlı Ocaklarında bu özlemi, bu hasreti, acılara sonu, hüzünlere sevinci ekleyeceğiz. Türklere Kürtleri, Kürtlere Türkleri benimsetip ülkeye sulhu aşılayacağız. Alevi Sünni kavgalarını bitirmek için elimizden gelen katkıyı iyi niyetle sunacağız. Solcu ve sağcı kardeşlerimizi Osmanlı Ocakları çatısı altında, Osmanlı ruhuyla var edeceğiz. . Ülkemizle alakalı halkımızın sorunlarını çözmek adına, yapılmış olan tüm projelere destek vereceğiz. Milli birlik ve kardeşliğimize, birlik ve beraberlik adına ayrımcılık yapmadan katkı veriyoruz, VERME YEDE DEVAM EDECEĞİZ…
Dünyada ve ülkemizde son zamanlarda siyaset insanların ölümleri üzerinden kan, gözyaşı, terör faaliyetleri ve zulümle devam ediyor.
Son Osmanlı varlığından sonra Osmanlı dünyası Osmanlı toprakları kan ağlıyor.
Doğu Türkistan’da yaşanan feryatları işitiyor, Mısırda zalimliği görüyor, Suriye’de bitmeyen bir katliamı göz göre göre seyrediyoruz. Başkentimizin göbeğinde tarihin en büyük terör saldırısına maruz kalıyoruz.
Gözü yaşlı çocuklar açlıkla boğuşurken, birde annesiz babasız kalıyorlar. Ey merhamet sahipleri, vicdanı olan, insani duyguları henüz ölmemiş, kulakları duyan merhamet sahipleri,
Bu vahşice senaryoları yazan ve insanların canını acıtan, kalbini kuran, bu kirli senaryoları nereye kadar seyredeceksiniz?
İnsanlar birbirini sevmeyi değil, insanlar birbirini öldürmeyi yaşıyor.
Hey gidi Osmanlı, sen olsan dünya bu şekilde adaletsizce yönetilirmiydi? Bu mazlumlar öksüz yetim kalırmıydı?
Demek ki Osmanlı ruhu ilk önce ülkemizde var olduktan sonra, barış ve huzurlu bir hayatı getirdikten sonra, yeniden tüm Osmanlı topraklarında yanı sıra dünyanın her yerine yayılması gerekiyor.
Osmanlının hoşgörüsüyle tüm ırk ve mezheplerin eşit şartlar altında gözden geçirilmesi gerekiyor. Kara bağ sorunu da bir, Kıbrıs sorunu da bir olması gerekiyor.
Dünyaya vurulan o abidevi Osmanlı mührü, yeniden ruhunu şerh etmesi gerekiyor.. Daha sonra toplum içerisinde her neferin, her bireyin kalbi sağcı, solcu demeden kazanılması gerekiyor. Yenilen hakların iadesi ve yapılan bu zulümlerin önüne geçmek gerekiyor.
Ak parti döneminde ki Hükümetimizin temel Hakkı’mız olan Osmanlıca kursları, türban yasası gibi çok küçük gelişmelerin büyütülmeden halledilmesi bizleri sevince boğdu. Bu tür faaliyetlerin genişletilmesi büyütülmesi gerekiyor. Osmanlı eserlerinin, bakımı ve ilgiyle halkımızın kültürüne kazandırılması gerekiyor. Farklı etnik gruplarında kültürleriyle alakalı hususların, onlara temel hak ve hürriyetleri için kazandırması gerekiyor. Dedik ya eşitlik önem arz ediyor. Ata koruma kanununda eşitlik felsefesi ele alındığında, Atatürk’ümüz nasıl korunuyorsa, nasıl korunması gerekiyorsa, nasıl korunacaksa, Fatih Sultan Mehmet Han, Yavuz Sultan Selim, Osman Bey’ gibi ATA’mız olan ecdadımız da, Ata koruma kanunlarında yer alınması gerekiyor. Bu milletin kültürüyle Şerh olmuş Osmanlı ruhuyla alay edilircesine yapılan sinema ve dizilerin, insanımızın kültür haklarını korumak için izin verilmemesi gerekiyor. Osmanlıca seçmeli dersler Osmanlıdaki temel aile düzeni gibi, Osmanlı yaşantısını ders haline getirecek, eğitim ve öğretim dersleri verilmesi gerekiyor. İnsanların rahatça fikirlerini söyleyebileceği bir düzen, rahatça giyinebileceği kılık kıyafet düzenlemeleri, Ak Şemsettin gibi zati muhteremlerin ilim yuvaları medreseler de, devletimizin kontrolü altında Şems ve Mevlana gibi engin, açık görüşlü, bütünleyici, fikir adamlarının yetiştirilmesi gerekiyor. Yaşlı, genç, kadın, erkek gözetmeden Osmanlının ne kadar abidevi huzuru mutlak olduğu anlatılması ve tarih kitaplarından asılsız iftiracı belge ve bilgilerin düzeltilmesi gerekiyor. Tarafsız bir şekilde gerçek tarih kitapları eğitim ve öğretimde kullanılmak üzere güvenilir kaynaklardan ele geçirip, gerçeklerin ortaya çıkması için halkımızın önüne gerçek tarih kitaplarını koyup, halkımızın büyük yalanlardan, iftiralardan kurtarılması gerekiyor.
Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi 946 yıl boyunca önce Selçuklu sonra Osmanlı şimdi de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak kaderde ve kederde sevinçte ve tasada tarih boyu aynı şeyleri paylaşmış aynı kaderin çocukları bir araya gelmiş ve OSMANLI OCAKLARI’NDA toplanıp bir araya geliyorken tarihin en mukaddes ve abidevi örneği olan Osmanlı’nın yine açılımlar devleti olduğu gözükerek devlet-i Aliye’nin önemi Bab-ı Ali’nin vurgusu yine dünyanın muhtaç olduğu OSMANLI DEVLET’İNİN Ülkemizdeki hangi boyutlarda arz edildiğinin duyurulması gerekiyor.
Pek çok Değerli kardeşlerim
Belli değerler manzumesine inanmış belli ruh ve mana köklerinden esasen oluşmuş bir duruş ve bir inançla Osmanlı Ocaklarındayız.
Merhum üstat Necip Fazıl gibi bazıları ”Türk milleti eğer bir milletse şayet o Müslüman olduktan sonra zeminine oturmuş bir millettir.” şeklinde ifade ediyor.
Tarih boyu hep böyle gerçek değerler üzerine müteveccih yaşayan bir millet Müslümanlıkla, Ahlakla, edeple, hoşgörü ve ihlasla aradığı bulmuş, insani açılımları bulmuş, onda büyüme imkanları bulmuş, onda ruhu’nu Şerh edebilmiş, onda edebiyyat mülahazasını keşfedebilmiş, onda dünya ve uhva muhaveresini kurabilmiş ve bu çerçevede açılım sorunlarını bertaraf etmiştir.
açılımlara lüzum kalmadan olayları mana köklerinde halletmiş bab-Ali, devleti aliyye, Osmanlı Devleti..
Bizler de bu bilgi ve aynı fikir ve yapıyla günümüzdeki teknoloji bilgi ve imkanları ele alarak bizde gerçek Kemal’e ermek için onlar gibi yapıp, ahlaken edep ve hoşgörü ile dinimizi ve İlahi değerlerimizi ilahi mühkemetle ilahi kısaslarla kaldığı yerden ta eskiden tarihten 4000 sene öncesinden filitre edile, edile günümüze gelmiş olan bu abide örneğini yaşamak ve kaybetmemek amacıyla oluşan OSMANLI OCAKLARI’NI büyütüp ve erezyona uğramış olan gençliğe yeniden kazandırıp örnek olacağız..
Gelenekler, Ananeler, töreler şeklinde bunlarda dinin müsadesi din edebinden geçmiş şeyler, yani bir dini şeyler vardır, oda Kitap-ı Sünnet, Kıyas, Mukaa ve yine dine bağlı istihat gibi maslahati mürsede gibi şeyler. Birde örf üde bazıları o kategoride görüyorlar çünkü Kuran-ı Kerim e göre örf: Allah’ın mağruf saydığı şeydir. Allah’ın emrettiği şeydir. Bazıları örf dediğimiz zaman onu gelenek manasında algılarlar. İşte bunların hepsi ruh ve manada köklerimizden süzülüp gelen ifadeler diyoruz. Bu milletimizi oluşturan aynı zamanda onu yönlendiren onun mahiyetini teşkil eden hususlardır bunlar . Evet bakışımız bu bunu herkez böyle anlamalı! Yoksa sağa sola çekmenin bir ehemmiyetide yoktur. Yani biz hepimiz öyleyiz, hepimiz aynı lisanın, aynı kaderin, aynı uğurda mücadele eden Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Arabı aynı uğurda Irz-ı Can eden insanlar olarak asırlardan beri bir arada yaşıyor, asırlardan beri bir arada duruyoruz. Bunu bir kısım farklı şeylerden dolayı bölmek ,parçalamak bu millete ihanettir….
Bizim milliyetçiliğimizden Allah mülahazası Peygamber manzumu mülahazasını, kuran mülahazasını çıkarıp atamayız. Bu yüzden Osmanlı Ahlakı, bu yüzden Osmanlı Kültürü, bu yüzden Osmanlı hoşgörüsü ve bu yüzden Osmanlı Ocaklarını tercih eden yurt genelinde olduğu gibi dünya genelinde de her geçen gün büyüyen gelişen barışın habercisi olmayı başaran bir teşkilatın onurlu yöneticiliğini yapan hizmet veren kardeşlerimi bir kez daha kutluyorum.
Biz hiç kimseden ücret almıyoruz, almadığımız gibi komutta almıyoruz, komut aldığımız şey Osmanlı medeniyetidir.
Bizim Osmanlı ocakları çiçeğimiz, hiçbir partinin bahçesinde yetişen bir çiçek değildir!
Dünya’ya mührünü vurmuş bir bahçeden yetişmiş: Hoşgörü, İhlâs, Adalet, Sanat, Barış, Edebiyat, Özgürlük, Hukuk, Ahlak ve Kültürüde içinde tutan renge renk çiçeğidir…
Bu devasa medeniyeti Dünya genelinde ülkemizde yaşayan bir LİDER vardır.
O’ LİDER Siyasetini ve ideolojisini insani değerler üzerine inşa etmiş ve barışı daim sağlamak için
Osmanlı Medeniyetini benimsemiş ve üzerine sindirmiş bir liderdir.
O’ LİDER!
Halkına hizmet için kefen giymiştir.
O lider ki mağdurun ve mazlumun her zaman yanında olmuştur.
O lider ki sahte imamların hedefindedir.
O Lider ki halkından başka derdi olmayan, bir liderdir.
O Lider ki Zalime karşı kim olursa olsun sesini yükseltmiştir.
O liderli ki halkı tarafından seçilmiş, devletin başına dualarla geçmiş bizlerinde örnek aldığı muhterem sevgili CUMHURBAŞKANIMIZ RECEP TAYYİP ERDOĞAN’DIR.