Aziz olan Allah’ın rezil bir kulu, İslamoğlu denilen cahilin kanalında (Hilal TV) yine Bediüzzaman’a dil uzatmış. “Ahmakın cevabı sükuttur” ama, ama bazı şeyler söylemek de dostlar için zaruridir.
En temel iddiası şu:
“Bununla beraber Fethullah Hoca ve Cemaati ortaya çıkan sivrisineklerdir. Sivrisineklerle uğraşmaktansa, bataklığı kurutmak gerekir. Asıl bataklık ise, Bediüzzaman’ın kendisi ve onun talebeleri olan diğer Nurculardır. Çünkü Badiüzzaman Said Nursi, Ahir zamanda Hz. İsa’nın din-i hakikisi hâkim olacaktır, diyor. Bütün dünyayı Hıristiyanlara bırakıyor. Hâlbuki başta bu 3/81. Ayet, olmak üzere birçok ayet, İslamın dünyaya egemen olacağını ve İslamın dışında olan diğer bozulmuş dinlerin yeryüzünden silineceğini söylüyor. Bence Hükümet, Fethullah Hoca ve Cemaatiyle uğraşacağına Bediüzzaman ve diğer Nurcular ile uğraşmalı!”
BU AHMAK ULEMA-İ SU GRUBUNA CEVABIMIZ ŞUDUR:
15. MEKTUB’DA AÇIKÇA “HURAFELERDEN VE TAHRİFATTAN KURTULACAK OLAN HAKİKİ HRİSTİYANLIK İSLAMİYETE KATILACAK; İSLAMİYET METBU’ VE HRİSTİYANLIK İSE İSLAM TABİ OLACAK” DİYEN BEDİÜZZAMAN’IN AÇIKLAMALARI VARKEN, BU DİL BİLMEYEN ADAMLARIN SÖZLERİNE KIYMET VERMEMEK GEREKİYOR.
AYRICA RİSLAE-İ NUR KÜLLİYATININ TAMAMI İSLAMI YÜCE HAKİKATLARINI İSBAT VE MÜDAFAA İEL DOLUDUR. ŞU SÖZ BUNUN İÇİN SON SÖZDÜR:
“Evet ümidvar olunuz, şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sadâ, İslâm’ın sadâsı olacaktır!” Tarihçe-i Hayat ( 133 )
ŞİMDİ BAZI KONULARI İNCELEYELİM:
1 AVRUPA’YA BAKIŞIMIZ NASIL OLMALI?
Burada Müslüman ve Hıristiyanların dikkatlerini bir noktaya daha çekmek istiyorum. Bize göre Avrupa ikidir:
Birincisi, başta İslamiyet olmak üzere dinlerden ilham alan ve bütün insanlığa yararlı bilim ve teknolojiye beşiklik yapan Avrupa’dır ki, biz bu Avrupa’nın alkışlayıcıları ve hayranlarıyız. Bu noktada olumsuz bir düşüncemiz olamaz. Hz. Peygamber’in “Hikmet Mü’minin yitik malıdır; nerede bulursa onu almaya en layık olan Mü’mindir.” Manasındaki hadisi bizim için çok önemli rehberdir.
İkincisi ise, Avrupalıların kendilerinin de şikâyet ettiği ve sakat bir kısım görüşlerle ahlaki çöküntünün çehresini teşkil eden Avrupa’dır ki, Batılı aklı başında insanlar da bundan şikâyetçidirler. TAHRİF EDİLMİŞ HRİSTİYANLIK DA BUNA DAHİLDİR.
Burada özellikle Kur’an’ın bir çağrısını hem Müslümanlara ve hem de gayr-i Müslimlere hatırlatmak istiyorum. Kur’an-ı Kerim Bakara Sure-sinde şöyle buyuruyor: “Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.” . Bu ayeti açıklayan Bediüzzaman Hazretleri meseleyi şöyle açıklamaktadır:
“Ey ehl-i kitap! Geçmiş olan enbiya ve kitaplara iman ettiğiniz gibi, Hazret-i Muhammed (a.s.m.) ile Kur’ân’a da iman ediniz. Zira onlar, Hazret-i Muhammed’in (a.s.m.) gelmesini müjdeledikleri gibi, onların ve kitaplarının doğruluğuna olan deliller, hakikatiyle, ruhuyla Kur’ân’da ve Hazret-i Muhammed’de (a.s.m.) bulunmuştur. Öyleyse, Kur’ân Allah’ın kelâmı ve Hazret-i Muhammed (a.s.m.) de resulü olduğunu evleviyetle ile kabul ediniz ve etmelisiniz.” (..)
“Ey ehl-i kitap! İslâmiyeti kabul etmekte size bir meşakkat yoktur; size ağır gelmesin. Zira, size bütün bütün dininizi terk etmenizi emretmi-yor. Ancak, inançlarınızı ikmal ve yanınızda bulunan dini esaslar üzerine bina ediniz diye teklifte bulunuyor. Zira Kur’ân, bütün geçmişteki bütün mukaddes kitapların güzelliklerini ve eski dinlerin temel esaslarını cem etmiş olduğundan usulde muaddil ve mükemmildir. Yani, tâdil ve tekmil edicidir. Yalnız, zaman ve mekânın değişmesi tesiriyle değişmeye maruz olan füruat kısmında müessistir. Bunda aklî ve mantıkî olmayan bir cihet yoktur.”
2 HIRİSTİYAN-MÜSLÜMAN İLİŞKİLERİNE GENEL BAKIŞ
Ben inanıyorum ve İslamiyet de bunu böyle mütalaa ediyor ki, in-saniyet bir ailedir. Herkesin aslı birdir, herkes Allah’ın kulu ve Hz. Âdem’in ise çocuklarıdır. Bundan dolayıdır ki, Efendimiz (ASM) Veda Hacc’ında çok net bir üslupla bunu beyan etmişlerdir ve buyurdular ki: “Ey insanlar, sizin Rabbiniz birdir ve sizin babanız da birdir. Siz hepiniz Âdem’den geldiniz ve Âdem ise topraktan halk edildi. Kimse kimse-den üstün değildir, Allah yanında en üstün olanınız takva sahibi olan-lardır.”
On dört asır önce, dünyada görülmemiş olan en büyük evrensel çağrıyı İslam yaptı. Kuran-ı Kerim Ehl- i Kitaba şöyle sesleniyor (Hiristiyan ve Yahudiler): ‘De ki: “Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmaya-lım. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun biz Müslümanlarız”.(Allah’ın emirlerine teslim olanlar)”.
Kur’an’ın bu manadaki bir kısım ayetlerini daha sizlere takdim etmek isteriz:
“8. Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çı-karmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara âdil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adaletli olanları sever.
9. Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çı-karanları ve çıkarılmanız için onlara yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır”.
“İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yol-dan mücadele edin ve deyin ki: Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim Tanrımız da sizin Tanrınız da birdir ve biz O’na teslim olmuşuzdur”.
Avusturya Kardinal’i König’inde Viyana İslam Akademisi’nin açılı-şında ifade ettiği gibi, bugün insanlık, alabildiğine yayılan ahlaksızlık ve bir o kadar hızla artan dinsizlik karşısında, aradaki bazı farklılıkları bir tarafa bırakarak belli meselelerde ittifak etmek mecburiyetindedir.
Bu iki önemli tehlikeye karşı, Müslümanlarla Hıristiyanların ittifak edeceklerine, bizim Peygamberimiz şöyle işaret buyurmuşlardır: ‘Gelecekte siz Hıristiyanlarla barış içinde olacak ve müşterek düşmanınız olan dinsizlik ve ahlaksızlık ile mücadele edeceksiniz’ . ‘Müminler, sadece Müslüman kardeşleriyle değil, ayrıca ihtilaflı meseleleri bir tarafa bırakarak, dinsiz-lik ve ahlaksızlık tehlikelerine karşı dindar Hıristiyanlarla dahi ittifak kurmalılar’ şeklindeki bir İslam Allamesine ait olan beyan da bu hadise dayanmaktadır.
Bize göre bütün dünyada ve Avrupa’da doğru İslam’ın anlaşılmasına mani olan birçok maniler vardır. Avrupalıların doğru İslamiyet’i bil-meyişleri, Ortaçağda her din mensubunun aşırı taassubu sebebiyle İslamiyet’in anlaşılamayışı, din adamlarının meseleye tahakkümle yaklaş-maları, halkın bunları körü körüne taklit etmeleri ve İslamiyet’in bazı emirleri ile müspet bilimin arasında var olduğu iddia edilen bazı tezatlar, bu engellerin başında gelmekteydi. Bu engelleri bertaraf edebilmek için, şu üç kuvveti kullanacağız:
– Bütün insanlıkta filizlenmeye başlayan gerçeği ama sadece gerçeği arama arzu ve meyli.
– İster Müslüman ister Hıristiyan, bütün din mensuplarının farklı görüş ve dindeki insanları insafla dinlemesi.
– Hümanizm diye ifade edilen ve Kur’an’ın işaretine uygun olarak in-sanı sevmek.
3 HZ. PEYGAMBERİN MÜJDESİ
Ahmed ibn- Hanbel Müsned adlı hadis kitabında, Ebu Davud, İbn-i Mace ve İbn-i Hibban Sünen adlı eserlerinde Ahir zaman ile alakalı çok önemli bir hadis nakletmektedirler ki, bu hadisi belli yerlerde Bediüzzaman da kullanmaktadır: “Bir gün gelecek Hıristiyanlarla (Rum ile) tam bir emniyet içinde barış yapacaksınız. Siz ve onlar yani Müslümanlar ve Hıristiyanlar, kendilerinin dışında müşterek bir düşman ile birlikte savaşacaksınız. Galip gelecek ve çok kazanımlar elde edeceksiniz. Sonra tepeli bir çayıra konaklayacaksınız.”
Bir kısım İslam Âlimleri bunun Har-Magedon veya Armageddon adıyla Hıristiyan âlemi tarafından bilinen ve hayır ile şerri birbirinden ayıracak ve dünyanın sonunu getirecek savaş olduğunu açıkladıkları kıyamet alameti olay kastedildiğini zikretmektedirler. Bunu bazıları Av-rupa ve Amerika ile Müslüman âlemi arasında çıkacak büyük bir savaş olarak da izah etmektedir. Ancak biz bunlara katılmıyoruz. Bedi-üzzman’a göre bu ortak düşman dinsizlik cereyanıdır. Doğru yorumun Bediüzzaman tarafından yapıldığına inanıyoruz . O şöyle özetliyor:
“İşte böyle bir sırada, dinsizlik cereyanı pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazret-i İsâ Aleyhisselâm’ın ma’nevî şahsiyetinden ibaret olan hakîki İsevîlik dîni ortaya çıkacak, yâni Rahmet-i İlâhîyenin semâsından nüzûl edecek; hâl-i hazır Hıristiyanlık dîni o hakîkata karşı tasaffi edecek, hurâfelerden ve tahrifattan sıyrılacak, İslâmın hakikatle-riyle ile birleşecek; ma’nen Hıristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkılâb ede-cektir… Ve Kur’ân’a iktidâ ederek, o İsevîlik şahs-ı ma’nevîsi tâbi’; ve İslâmiyet metbu’ makamında kalacak; Hak Din bu iltihak neticesinde büyük bir kuvvet bulacaktır.
Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlûb olan İsevîlik ve İslâmiyet; ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıta-cak isti’dâdında iken, göklerde cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsâ Aleyhisselâm, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sâdık, bir Kadir-i Külli Şey’in va’dine istinâd ederek haber vermiştir. Mâdem haber vermiş, haktır; mâdem Kadir-i Külli Şey’ va’d etmiş, elbet-te yapacaktır.
Hazret-i İsâ Aleyhisselâm geldiği vakit, herkes onun hakîki İsâ oldu-ğunu bilmek lâzım değildir. Onun manevi yakınları ve havassı, nûr-u îman ile O’nu tanır. Yoksa açık bir şekilde herkes onu tanımayacaktır”.
Kanaatimize göre bu birleşmenin vakti çok yakındır. Bu sebeple alabildiğine müsbet hareket etmek ve İslam’ın güzelliklerini gayr-i Müs-limlere anlatmak bizim vazifemizdir.
BİRAZ ÖNCE NAKLETTİĞİMİZ ÜÇ PARAGRAFI ANLAMAYACAK KADAR CAHİL OLANLARA BAŞKA SÖZÜMÜZ YOKTUR.
Prof. Dr. Ahmed Akgunduz